İNSAN BEYNİNİN KELİMELERİ ALGILAMA GÜCÜ

Yaşam-Sağlık 15.12.2023 - 15:14, Güncelleme: 15.12.2023 - 15:14
 

İNSAN BEYNİNİN KELİMELERİ ALGILAMA GÜCÜ

İNSAN BEYNİNİN KELİMELERİ ALGILAMA GÜCÜ
Farklı sözcüklerin ya da kelimelerin beyinde farklı frekanslar üretmesine yönelik yapılan çalışmalar insanı ister istemez diller arasında lingustik yönden farklı lisanların farklı frekanslar  üretmesi nedeniyle daha anlaşılır ya da daha anlaşılmaz ya da daha etkili lisanlar olmasını ortaya çıkarmaz mı sorusunu ortaya koymaktadır. Bu değerlendirme bizi her bir lisanın kendi içinde farklı sözcüklerin beyinde ürettiği frekansların farklı olmasına ulaştırdığı gibi  Türkçe'deki ya da İngilizce'deki  ya da Fransızca'daki her bir sözcüğün beyinde farklı frekans üretmesi nedeniyle hangisinin daha anlaşılır ya da insan psikolojisini etkilemesine kadar götürecek bir dizi soruların sorulmasını gerekli kılar. Kısaca Türkçe'de 'yürümek' dediğimiz bir eylem İngiliz'in 'walk', Fransız'ın 'marche' Alman'ın 'gehen' demesinde beyinde oluşan farklı frekanslar gibi bizim 'millet' dediğimiz kelimenin batılı lisanlardaki 'neyşın' 'nasyon' ya da 'natsiyon' kelime karşılıkları insanları farklı milli duygulara yönlendiren beyinsel frekansların üretilmesine de neden olur. Objelerin kelimelerden daha fazla etki bıraktığı beyin, negatif kelimeleri algıladığında stres ve kaygıya yol açan hormonları serbest bıraktığı deneyler ile ispatlanmış durumadır. Pozitif ve iyimser kelimelerin beynin bütün bölümlerinin bağlantılı olduğu prefrontal bölüm aktivitesini artırarak hareketlerimizi kontrol altına alan motor korteksi harekete geçirerek buraya bağlı dil merkezini harekete geçirmesi sonucunda insanın konuşmaya dayalı kelimeleri iletişim için kullanmasına yol açarken tek bir kelimenin beyinde duygu ve stresi düzenleyen genleri etkilediği ortaya konulmuştur. Harflerden oluşan kelimelerin içindeki ünlü-ünsüz harflerin farklı titreşimler üretmesi nedeniyle oluşan toplam frekansın beyni etkilemesi nedeniyle her kelimenin diller arasında da farklı etki yapması 'ses şifacılığı' denilen bir tedavi yönteminin antik çağlardan bu yana uygulanmakta olan bir tedavi yönteminin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Mısır panteonunda Thot'un dünyaya 'ses' ile hükmettiği, Avustralya aborjin geleneğinde 'didgeridoo' adı verilen borunun çıkardığı sesin dünyayı idare ettiği, Maya Popol Vuh metinlerinde insanların kelimelerin gücü ile hayat bulduklarına dair örnekler bugün kullanılmakta olan ultrasonografi cihazlarının antik çağlarda kullanılan ilk primitif örnekleridir.  İnsan beyninin 1-70 Hertz arasındaki salınım frekansının Kalp, Güneş, Yeryüzü ve Su frekansları ile karşılatırılması yukarıdaki resimde gösterilmeketdir.  Telefon sistemlerinde daha çok işitsel frekans alanımız olan 300-3400 Hertz arasındaki seslerin iletilmesindeki esasın kulağın en iyi algılanabileceği piyano tuşlarında kullanılan 24 Hertz-4186 Hertz arasına set edilmesi daha üst frekanslara çıkıldıkça insan kulağının konsantrasyonun kaybolduğu bilinmektedir. Memeli yunus balıklarının 180.000 Hertz değerine kadar insan kulağının 10 katına yakın bir duyma hassasiyeti balığın okyanus içinde yön bulmasını sağlarken, kelimelerin özünü teşkil eden titreşimlerin insan beynini etkilemesi sonucunda oluşan rezonans ile sesin şifa verici özelliği ortaya çıkar. Bu durum bize insan vücudunun değişik frekanslara tepki veren bir titreşim örneği olarak 'sesin şifa verici özelliği' ile örneğin farklı müzikal enstrümanlara dayalı davranış modeli geliştirebileceğini ortaya koyar. Cymatic adı verilen Yunanca 'dalga formu' anlamına gelen teknik Jenny tarafından önerildiğinde dörtte üçünün sudan oluşan vücudun dışarıdan verilecek ses ile hücre yapısının değiştirebileceği günümüzde terapi olarak uygulanmaktadır. Frekansın farklı diller üzerindeki etkisi örneğin tek heceli kelimeler gibi çeşitli çalışmalar ile ortaya konulmuştur. [1] Beynin dil (wernicke alanı) ve konuşmadan (broca alanı) sorumlu bölgelerinin tümüne ya da bir kısmında görülen fiziksel hasar veya felç sonucu ortaya çıkan dil ve konuşma bozukluğu olarak bilinen dilimin ucunda ama söyleyemiyorum olarak bilinen  daha çok inme, epilepsi ve migren ya da travmatik beyin rahatsızlığı sonucunda da ortaya çıkan afazi rahatsızlığı birden fazla lisan konuşabilen insanlarda da ortaya çıkabilen bir rahatsızlık olarak [3] biliniyorsa da ulusal dillerin farklı kelime yapılarından da kaynaklandığı ortaya konulmuş durumdadır.  ARKEOTEKNO
İNSAN BEYNİNİN KELİMELERİ ALGILAMA GÜCÜ

Farklı sözcüklerin ya da kelimelerin beyinde farklı frekanslar üretmesine yönelik yapılan çalışmalar insanı ister istemez diller arasında lingustik yönden farklı lisanların farklı frekanslar  üretmesi nedeniyle daha anlaşılır ya da daha anlaşılmaz ya da daha etkili lisanlar olmasını ortaya çıkarmaz mı sorusunu ortaya koymaktadır.

Bu değerlendirme bizi her bir lisanın kendi içinde farklı sözcüklerin beyinde ürettiği frekansların farklı olmasına ulaştırdığı gibi  Türkçe'deki ya da İngilizce'deki  ya da Fransızca'daki her bir sözcüğün beyinde farklı frekans üretmesi nedeniyle hangisinin daha anlaşılır ya da insan psikolojisini etkilemesine kadar götürecek bir dizi soruların sorulmasını gerekli kılar.

Kısaca Türkçe'de 'yürümek' dediğimiz bir eylem İngiliz'in 'walk', Fransız'ın 'marche' Alman'ın 'gehen' demesinde beyinde oluşan farklı frekanslar gibi bizim 'millet' dediğimiz kelimenin batılı lisanlardaki 'neyşın' 'nasyon' ya da 'natsiyon' kelime karşılıkları insanları farklı milli duygulara yönlendiren beyinsel frekansların üretilmesine de neden olur.

Objelerin kelimelerden daha fazla etki bıraktığı beyin, negatif kelimeleri algıladığında stres ve kaygıya yol açan hormonları serbest bıraktığı deneyler ile ispatlanmış durumadır.

Pozitif ve iyimser kelimelerin beynin bütün bölümlerinin bağlantılı olduğu prefrontal bölüm aktivitesini artırarak hareketlerimizi kontrol altına alan motor korteksi harekete geçirerek buraya bağlı dil merkezini harekete geçirmesi sonucunda insanın konuşmaya dayalı kelimeleri iletişim için kullanmasına yol açarken tek bir kelimenin beyinde duygu ve stresi düzenleyen genleri etkilediği ortaya konulmuştur.

Harflerden oluşan kelimelerin içindeki ünlü-ünsüz harflerin farklı titreşimler üretmesi nedeniyle oluşan toplam frekansın beyni etkilemesi nedeniyle her kelimenin diller arasında da farklı etki yapması 'ses şifacılığı' denilen bir tedavi yönteminin antik çağlardan bu yana uygulanmakta olan bir tedavi yönteminin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Mısır panteonunda Thot'un dünyaya 'ses' ile hükmettiği, Avustralya aborjin geleneğinde 'didgeridoo' adı verilen borunun çıkardığı sesin dünyayı idare ettiği, Maya Popol Vuh metinlerinde insanların kelimelerin gücü ile hayat bulduklarına dair örnekler bugün kullanılmakta olan ultrasonografi cihazlarının antik çağlarda kullanılan ilk primitif örnekleridir.  İnsan beyninin 1-70 Hertz arasındaki salınım frekansının Kalp, Güneş, Yeryüzü ve Su frekansları ile karşılatırılması yukarıdaki resimde gösterilmeketdir. 

Telefon sistemlerinde daha çok işitsel frekans alanımız olan 300-3400 Hertz arasındaki seslerin iletilmesindeki esasın kulağın en iyi algılanabileceği piyano tuşlarında kullanılan 24 Hertz-4186 Hertz arasına set edilmesi daha üst frekanslara çıkıldıkça insan kulağının konsantrasyonun kaybolduğu bilinmektedir.

Memeli yunus balıklarının 180.000 Hertz değerine kadar insan kulağının 10 katına yakın bir duyma hassasiyeti balığın okyanus içinde yön bulmasını sağlarken, kelimelerin özünü teşkil eden titreşimlerin insan beynini etkilemesi sonucunda oluşan rezonans ile sesin şifa verici özelliği ortaya çıkar.

Bu durum bize insan vücudunun değişik frekanslara tepki veren bir titreşim örneği olarak 'sesin şifa verici özelliği' ile örneğin farklı müzikal enstrümanlara dayalı davranış modeli geliştirebileceğini ortaya koyar.

Cymatic adı verilen Yunanca 'dalga formu' anlamına gelen teknik Jenny tarafından önerildiğinde dörtte üçünün sudan oluşan vücudun dışarıdan verilecek ses ile hücre yapısının değiştirebileceği günümüzde terapi olarak uygulanmaktadır.

Frekansın farklı diller üzerindeki etkisi örneğin tek heceli kelimeler gibi çeşitli çalışmalar ile ortaya konulmuştur. [1] Beynin dil (wernicke alanı) ve konuşmadan (broca alanı) sorumlu bölgelerinin tümüne ya da bir kısmında görülen fiziksel hasar veya felç sonucu ortaya çıkan dil ve konuşma bozukluğu olarak bilinen dilimin ucunda ama söyleyemiyorum olarak bilinen  daha çok inme, epilepsi ve migren ya da travmatik beyin rahatsızlığı sonucunda da ortaya çıkan afazi rahatsızlığı birden fazla lisan konuşabilen insanlarda da ortaya çıkabilen bir rahatsızlık olarak [3] biliniyorsa da ulusal dillerin farklı kelime yapılarından da kaynaklandığı ortaya konulmuş durumdadır.

 ARKEOTEKNO

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hurnethaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.