Menopoz döneminde büyüyen miyomlar kanser riski taşıyabilir
İSTANBUL (AA) - Güven Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ömer Lütfi Tapısız, ileri yaşta olup hızlı büyüyen miyom öyküsü olması halinde kanser ihtimalinin göz önünde bulundurulması ve ameliyat planlanması gerektiğini belirterek, "Menopozal dönemde miyomlarda büyüme saptanması durumunda kanser olma riski göz önünde bulundurulmalı ve hastalara detaylı bilgi verilerek ameliyat planlanmalıdır." ifadesini kullandı.
Güven Hastanesi'nden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Tapısız, menopoz döneminde büyüyen miyomlardaki kanser riskine karşı uyarılarda bulundu.
Tapısız, her miyomun kanser riski taşımadığını belirterek, "40 yaş üzeri kadınlarda yeni ortaya çıkmış miyom saptanması oranı yaklaşık yüzde 40-50 arasındadır. Bu demektir ki 40 yaş üzerinde her iki kadından birinde miyom görülebilmektedir. Kadınlarda hayatlarının bir döneminde miyom görülme oranı yaklaşık yüzde 70-80 arasındadır." değerlendirmesinde bulundu.
Miyomların kadınlarda en sık karşılaşılan, rahim kas dokusunda gelişen, büyük çoğunluğu kanserojenik özellik taşımayan karın içi tümörler olduğunu bildiren Tapısız, miyomların genellikle üreme çağındaki kadınlarda görüldüğünü, bununla birlikte görülme sıklıklarının ilerleyen yaşla birlikte arttığını ve adet öncesi genç kızlarda görülmemekle birlikte adölesanlarda, yani ergenlik çağındaki kızlarda bildirilen olguların mevcut olduğunu kaydetti.
Miyomların varlığına dair belirtilere dikkati çeken Tapısız, yoğun ve uzamış ağrılı adet kanamaları, miyom basısına bağlı olarak görülen, karın içi basınç ve ağrı hissi gibi bulgular, kısırlık veya gebelikle ilişkili komplikasyonlar, ağrılı cinsel ilişki gibi üreme fonksiyonu bozuklukları, sık idrara çıkma, idrar kaçırma, idrarı tam boşaltamama hissi gibi idrar ile ilgili bulgular ve kabızlık gibi bağırsaklarla ilgili rahatsızlıkların bireylerde miyomun habercisi olduğunu aktardı. Tapısız, bu belirtilerden bir ya da birkaçını yaşayanların mutlaka uzman bir hekime başvurması gerektiğini vurguladı.
- Miyom Farkındalık Ayı
Prof. Dr. Ömer Lütfi Tapısız, tüm dünyada temmuz ayının "Miyom Farkındalık Ayı" olarak benimsendiğini ve miyomlara yönelik bilinçlendirme kampanyalarının yürütüldüğünü hatırlatarak, farkındalığın oluşumunun takip ve tedavi açısından önemli olduğunu kaydetti.
Miyomların klinik tanısının kadın doğum muayenesi ve ultrasonografi ile konulduğunu bildiren Tapısız, miyomun boyutu ve yerleşim yerinin bu şekilde belirlendiğini, doktorun gerekli gördüğü bazı durumlarda da özellikle çoklu miyomlarda, miyom haritalaması için manyetik rezonans görüntülemenin de kullanılabildiğini aktardı.
Tedavi yöntemleri hakkında da bilgi veren Tapısız, ilaç tedavisine ilişkin, günümüzde miyomların büyümesini durduran, yok eden bir ilaç tedavisinin bulunmadığını belirtti.
Tapısız, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İğne tedavisi (GnRH analogları) kullanılabilmekle birlikte sürekli bir tedavi şekli değildir. Bu ilaçlar geçici menopoz durumu yaratırlar, menopoz belirtileri dışında kemik erimesine sebep olabilirler ve 6 aydan uzun süre kullanımları önerilmemektedir. Medikal-cerrahi tedavi olmaksızın izlemde ise şikayete sebep olmayan, miyom boyutu küçük olan hastalarda 3-6 aylık aralarla izlem uygundur. Cerrahiye baktığımızda ameliyat planlanması durumunda açık yöntem, yani laparotomi, kapalı yöntem yani laparoskopi ve rahim içi yerleşimli miyomlarda histeroskopik yöntemle miyomlar çıkarılabilmektedir. Açık yöntem (laparotomi) miyomektomi de karında yaklaşık 9-10 santimetrelik bir sezaryen kesisi ile miyom alınması gerçekleştirilir. Miyomun boyutuna ve yerleşimine göre kesi yeri göbeğe doğru dikey kesi ile de yapılabilir. Kapalı yöntem (laparoskopik) miyomektomi işleminde açık ameliyatta olduğu gibi büyük bir kesi söz konusu değildir."
Göbek deliğinde yapılan 1 santimetrelik kesiden optik kamera ile girildiğini ve karında yapılan 2-3 adet 3-10 milimetre uzunluğunda kesiler ile ameliyatın gerçekleştirildiğini aktaran Tapısız, "Laparoskopik ameliyatlar hastada daha az ağrı, daha az hastanede kalış süresi, hastanın ameliyat sonrası daha çabuk toparlanması, daha iyi kozmetik sonuçlar gibi özellikleriyle açık ameliyatlara göre daha avantajlıdır. Ancak elbette her hastada uygun olmayabilir. Her hastada her teknik aynı şekilde çalışmaz, ayrıca cerrahi tecrübe çok önemlidir. Uygun hastalarda, gerekli altyapı varlığında, tecrübeli ellerde laparoskopik ameliyatlar her zaman tercih edilmelidir. Son olarak histeroskopik miyomektomi ise rahim ağzından özel bir optik cihazla girilerek rahim içindeki miyomun (submüköz miyom) alınmasıdır. Karında hiçbir kesi izi olmaz, hasta ve hekim açısından son derece yüz güldürücü sonuçları olan içindeki miyomlarda etkin bir cerrahi yöntemdir." ifadelerini kullandı.